Menovky

nedeľa 10. apríla 2016

Yoros Castle ... Yoros kalesi

Yoros Castle sits on a hill surrounded by steep bluffs overlooking the Bosphorus. It is just north of a small fishing village called Anadolu Kavağı, on Macar Bay, and the entire area is referred to as Anadolu Kavağı. This section is one of the narrowest stretches of the Bosphorus, and on the opposite shore sits an area called Rumeli Kavağı, which formerly held a fortification similar to Yoros Castle. (Anadolu and Rumeli were Ottoman terms for the Anatolian and European parts of the empire).

Yoros Castle was intermittently occupied throughout the course of the Byzantine Empire. Under the Palaiologos dynasty during the decline of the empire, Yoros Castle was well fortified, as was the Rumeli Kavağı on the opposite side of the Bosphorus. A massive chain could be extended across the Bosphorus between these two points, cutting off the straits to attacking warships, similar to the
 chain across the Golden Horn
which was used to defend Constantinople during the last Ottoman siege by Sultan Mehmed II.  The ruins of the citadel and surrounding walls still exist, though the mosque, most of the towers, and other structures are gone. Yoros Castle and the village of Anadolu Kavağı are a popular day trip from Istanbul. Normally, the site is not supervised and visitors are free to climb all over the ancient walls. However, there are currently archaeological excavations going on and visitors are unable to enter the castle. The military importance of the site cannot be overstated. In fact, much of the area surrounding Yoros Castle is today in the hands of the Turkish military, who have closed off areas to visitors.
The villagers of Anadolu Kavağı historically depended mostly on fishing for income, but it appears some may have acted as 'wreckers'. Turkish rumors report that they would light fires in order to disorient ships and ground them in the narrow straits, seizing their goods. Conversely, many claim that Anadolu Kavağı was also used as a shelter for trade ships against storms, where it is recorded even up to three hundred ships were serviced at a time.
Upon Sultan Mehmed II’s conquest of Constantinople in 1453, the presence of the Genoese at such a strategic location posed a threat to the new Ottoman capital. Within a few years, Sultan Mehmed drove the Genoese out. He then fortified the walls, and constructed a customs office, quarantine, and check point, as well as placing a garrison of troops there. Bayezid II (1481–1512) later added a mosque within the castle walls. Murad IV (1623–1640) refortified Anadolu Kavağı to defend against the fleet. Under Osman III (1754–1757), Yoros Castle was once again refortified. Later, in 1783 Abdülhamid I added more watchtowers. After this period, it gradually fell into disrepair. By the time of the Turkish Republic, the castle was no longer used.
It is a Byzantine ruined castle at the confluence of the Bosphorus and the Black Sea, to the north of Joshua's Hill, in Istanbul, Turkey. It is also commonly referred to as the Genoese Castle, due to Genoa’s possession of it in the mid-15th century.



Doğu Roma zamanından kalma Kalenin kapladığı alan İstanbul çevresindeki diğer bütün kalelerin kapladığı alandan çok daha büyüktür. İç kesimdeki kulelerin bazıları hâlâ iyi durumdadır ve duvarlarda Yunanca yazıtlar göze çarpar. Asya'dan gelen ve Karadeniz üzerinden Akdeniz'e ve Batı Avrupa kıyılarına ulaşan ticaret yolunu, 13. yy.'dan 15.yy.'ın ortalarına kadar ellerinde tutmaya çalışan Cenovalıların birkaç yerde gemilerine sığınak olmak üzere koloniler kurdukları bilinir. Bunlardan bir tanesi Kırım'da, Kefe'de, bir diğeri Anadolu kıyısında Amasra'da, en büyük ve önemlisi ise İstanbul'un karşısında Haliç girişinde, Galata'da idi. Ancak Cenovalılar veya halk dilinde söylendiği gibi Cenevizler, ticaretten başka bir şey düşünmeyen ve yapıcı olmayan bir topluluktu. Bizans'ın en zayıfladığı son yıllarda çok kısa bir süre için bu kaleyi de ele geçirmiş olabilirler. Fakat kalenin esas yapımı Bizans işidir.
Kalenin en yukarı kısmında, heybetli yarım yuvarlak iki burcun arasında, arkadaki araziye açılan bir kapısı vardır. Bu burçların dışarı bakan yüzlerinde işlenmiş salip ve bunun kolları arasında grek yazısı ile Hz. İsa'nın sıfatını ve adını belirten harfler görülür. Aynı girişin iç tarafında ise, yine mermer üzerine işlenmiş bir levha üzerinde takım grek harfleri vardır ki, bunlar ''despot Manuel'in unvan ve adını monogram halindeki harflerle belirtmektedir.
Türk ile

Anadolu Kavağı’nın boğaza nazır tepesinde bulunan Yoros Kalesi, tarihi ve turistik açıdan İstanbul’un en önemli miraslarından biridir.Yoros Kalesi yada Ceneviz Kalesi olarak adlandırılan kale yaklaşık 500 metre uzunluğunda ve 60-130 metre genişliğinde bir alana kurulmuştur.. Yoros Kalesi'nin adını, Yunanca'da dağ, tepe anlamına gelen "oros" kelimesinden almış olabileceği düşünülür. Ancak bu adın "kutsal yer" anlamına gelen Hieron'dan geldiği görüşüde oldukça yaygındır.Antik çağ tanrılarından Zeus'un sıfatı olan "uygun rüzgarlar" anlamına gelen ourios'tan geldiği de iddia ediliyor.
rleyişi sırasında kale fethedilmiş ve buraya bir Osmanlı kuvveti yerleşmiştir. 14. yüzyılın başlarında, 1305'te kale, Şile Kalesi ile birlikte Türklerin eline geçmiş, ancak fazla bir süre elde tutulamamıştır. 1348'den itibaren de, Karadeniz ticaret yolu hakimiyetine sahip bulunan Cenevizliler buraya hakim olurlar. Fakat 14. yüzyılın sonlarında, Boğaziçi'nin Anadolu yakasına tamamen hakim olan Osmanlılar tarafından tekrar fethedilmiştir.
Bilindiği kadarıyla, kalenin içinde yerleşen garnizon ve Türkler için evler yapıldığı gibi, bir de II. Bayezid zamanında cami ile hamam inşa edilmiştir. Bugün bunlardan hiçbir iz yoktur. Kalenin bir duvarının aşağıda boğaz kıyısına kadar indiği anlaşılıyor. En yukarı kısımda ise, bu bölümü ayıran 3 burçlu bir perde duvarı vardır.
Ermeni yazar P. Ğ. İnciciyan, 18. yüzyılın sonları, 19. yüzyılın başlarında Yoros Kalesi içinde 25 evlik bir Türk mahallesi bulunduğunu, ayrıca muhafız olarak bir dizdar idaresinde 20 kişilik bir müfrezenin de burada kaldığını bildiriyor. Yoros Kalesi, 19. yüzyılda bir kez daha terk edildi.
 
Evliya Çelebi ise verdiği bilgilerde kavak kasabasının içinde siyah renkli olan kalenin Yıldırım Han tarafından fethedildiği, Fatih Sultan Mehmed tarafından tamir edilip içine asker konduğu, çevresinin 200 adım ve dört bir yanının kestane ormanı kaplı olduğundan söz ediliyor.
Sarıyer'in tam karşı kıyısında bulunan kale sunduğu muhteşem Karadeniz ve Boğaz manzarasıyla ziyaretçilerini adeta büyülüyor.
Doğudan batıya, 500 metre kadar bir uzunluğu olan Yoros Kalesi, Karadeniz'e paralel olarak araziye yerleşir. Kalenin genişliği 60 - 130 metre arasında değişir. Bu tahkimat, Boğaz tarafında olanı daha alçak iki tepenin üstünü kaplar. Kalenin en güçlü kısmı, yüksek tepenin, doğuya, yani Anadolu'ya bakan tarafıdır. Bu da Yoros Kalesi'nin, Boğaz girişini kontrol etmek kadar, kara tarafından gelecek bir tehlikeyi karşılamak üzere düşünüldüğünü gösteriyor.

Emirgan park

On the shore the Bosphorus in a nice suburb of Emirgan is a beautiful park, probably the largest in Istanbul. It is extend an area of 100 acres and boasts a number of beautiful varied flora and fauna. Young people like to enjoy active recreation here, for children there is a beautiful playground and for those more comfortable benches for a pleasant stay. The park is known for its rich collection of tulips that you can admire in April at the tulip festival. 



During the Byzantine era, the entire area, where is now a parkland, was covered with cypress and known as "Kyparades". Then it was known as "Feridun Bey." In the 17th century, the Ottoman Sultan Murad IV. gave dominion Emir güney Han Safavid Persia Chieftain. The name "Feridun Bey Park" changed to "Emirgûne" . During the time park changed owner several times.




Počas byzantskej éry bola celá oblasť, kde sa dnes rozkladá park, pokrytá cyprusmi a známa ako "Kyparades". Neskôr bola známa ako "Feridun Bey". Po tom, ako v 17. storočí osmanský sultán Murad IV. daroval panstvo Emir güney Han Safavidovi, perzskému vojvodcovi, bol názov "Feridun Bey Park " zmenený na"Emirgûne ".Počas storočí panstvo niekoľkokrát zmenilo majiteľa.


Na brehu Bosporu v peknom predmestí Emirgan sa nachádza krásny park, asi najväčší v Istanbule. Rozprestiera sa na ploche 100 akrov a pýši sa množstvom nádhernej rozmanitej flóry aj fauny. Mladí ľudia sa tu radi oddávajú aktívnemu odpočinku - joggingu, pre deti je tu krásne ihrisko a pre tých pohodlnejších lavičky pre príjemné posedenie. Park je známy svojou bohatou zbierkou tulipánov, ktoré môžete v apríli obdivovať na Tulipánovom festivale.


Emirgân Korusu, İstanbul'da Sarıyer ilçesi'nde yer alan bir korudur. İstanbul Boğazı kıyılarında, Emirgân-İstinye semtleri arasında yer alır. İstanbul Boğazı kıyısında, 47.2 hektarlık bir alanda sırtlar ve yamaçlar üstüne yayılmıştır. Çevresi yüksek duvarlarla çevrilmiş durumdadır.
Koru, 17. yüzyılda Osmanlı padişahı IV. Murad tarafından İranlı Emir Güne Han'a armağan edilmiştir.




Daha önce Feridun Bahçeleri olarak anılan bölge bundan sonra Emirgân Korusu olarak anılmaya başlanmıştır.
Yüzyıllar boyunca pek çok kez el değiştirmiş, Günümüze de ulaşan bu köşkler Sarı Köşk, Pembe Köşk ve Beyaz Köşk olarak adlandırılmaktadır.
2006 yılından itibaren her yıl nisan ayında Lâle Festivali düzenlenmektedir.

TüRKiYeMiN PoLiSLeRi

https://www.facebook.com/turkiyemin.polisleri/photos/a.125511837492950.13932.124891537554980/1175623375815119/?type=3&theater

Merhaba polis Amca, ben size Alanya'dan yazıyorum. 5. sınıf öğrencisiyim. İlçemizde düzenlenen Polis Haftası yarışmasına katıldım ve Alanya 1.si oldum. Ben bir polis çocuğuyum. Bu şiiri babam ve tüm şehit polisler için yazdım. Şiirimi yayınlarsanız çok mutlu olurum.

POLİS DENİNCE AKLIMA…
Bir polis çocuğuyum ben!
Babası görevdeyken
Yüreği parçalanan
Küçük bir polis çocuğuyum...

Her yerde şehit veriyoruz
Şırnak’ta Diyarbakır’da
Vatan, millet, bayrak uğruna
Yiğitler veriyoruz, toprağın bağrına.

Haberleri açıp da
Seyretmekten korkuyorum
Her gün yetim kalan kardeşlerimin
Göz yaşından utanıyorum.

Biz zaten hep hasrettik, babalarımıza
Ne bayramımız bayram
Ne de tatilimiz tatildi
Biz polis çocuklarının...

Akşam yemeklerinde
Bir sandalye, boş kalır hep,
Hafta sonu planlarımız
Suya düşer genellikle...

Polis denince aklıma babam...
Polis denince aklıma şehit geliyor
Vatan millet bayrak uğruna
Kan kardeş olmuş yiğitler geliyor aklıma.

Kahramanca can veren
Bayrak için, vatan için
Kendi evlatlarını

n kokusuna doyamadan
Şehadete ermiş yiğitler geliyor, aklıma.

Vatanıma uzatılan hain eller kırılsın!
Ay yıldızlı bayrak hep dalgalansın!
Polis çocukları artık yetim kalmasın!
Anaların yürekleri kan ağlamasın!

Irmak GÜNDOĞDU