Yoros Castle sits on a hill surrounded by steep bluffs
overlooking the Bosphorus. It is just north of a small fishing village
called Anadolu Kavağı, on Macar Bay, and the entire area is referred to
as Anadolu Kavağı. This section is one of the narrowest stretches of the
Bosphorus, and on the opposite shore sits an area called Rumeli Kavağı,
which formerly held a fortification similar to Yoros Castle. (Anadolu
and Rumeli were Ottoman terms for the Anatolian and European parts of
the empire).
Yoros Castle was intermittently occupied throughout the
course of the Byzantine Empire. Under the Palaiologos dynasty during
the decline of the empire, Yoros Castle was well fortified, as was the
Rumeli Kavağı on the opposite side of the Bosphorus. A massive chain
could be extended across the Bosphorus between these two points, cutting
off the straits to attacking warships, similar to the
chain across the
Golden Horn
which was used to defend Constantinople during the last Ottoman siege by Sultan Mehmed II. The ruins of the citadel and surrounding walls
still exist, though the mosque, most of the towers, and other structures
are gone. Yoros Castle and the village of Anadolu Kavağı are a popular
day trip from Istanbul. Normally, the site is not supervised and
visitors are free to climb all over the ancient walls. However, there
are currently archaeological excavations going on and visitors are
unable to enter the castle. The military importance of the site cannot
be overstated. In fact, much of the area surrounding Yoros Castle is
today in the hands of the Turkish military, who have closed off areas to
visitors.
The villagers of Anadolu Kavağı historically depended
mostly on fishing for income, but it appears some may have acted as
'wreckers'. Turkish rumors report that they would light fires in order
to disorient ships and ground them in the narrow straits, seizing their
goods. Conversely, many claim that Anadolu Kavağı was also used as a
shelter for trade ships against storms, where it is recorded even up to
three hundred ships were serviced at a time.
Upon Sultan Mehmed II’s conquest
of Constantinople in 1453, the presence of the Genoese at such a
strategic location posed a threat to the new Ottoman capital. Within a
few years, Sultan Mehmed drove the Genoese out. He then fortified the
walls, and constructed a customs office, quarantine, and check point, as
well as placing a garrison of troops there. Bayezid II (1481–1512)
later added a mosque within the castle walls. Murad IV (1623–1640)
refortified Anadolu Kavağı to defend against the fleet. Under Osman III
(1754–1757), Yoros Castle was once again refortified. Later, in 1783
Abdülhamid I added more watchtowers. After this period, it gradually
fell into disrepair. By the time of the Turkish Republic, the castle was
no longer used.
It is a Byzantine ruined castle at
the confluence of the Bosphorus and the Black Sea, to the north of
Joshua's Hill, in Istanbul, Turkey. It is also commonly referred to as
the Genoese Castle, due to Genoa’s possession of it in the mid-15th
century.
Doğu Roma zamanından kalma Kalenin kapladığı alan
İstanbul çevresindeki diğer bütün kalelerin kapladığı alandan çok daha
büyüktür. İç kesimdeki kulelerin bazıları hâlâ iyi durumdadır ve
duvarlarda Yunanca yazıtlar göze çarpar. Asya'dan gelen ve Karadeniz
üzerinden Akdeniz'e ve Batı Avrupa kıyılarına ulaşan ticaret yolunu,
13. yy.'dan 15.yy.'ın ortalarına kadar ellerinde tutmaya çalışan
Cenovalıların birkaç yerde gemilerine sığınak olmak üzere koloniler
kurdukları bilinir. Bunlardan bir tanesi Kırım'da, Kefe'de, bir diğeri
Anadolu kıyısında Amasra'da, en büyük ve önemlisi ise İstanbul'un
karşısında Haliç girişinde, Galata'da idi. Ancak Cenovalılar veya halk
dilinde söylendiği gibi Cenevizler, ticaretten başka bir şey düşünmeyen
ve yapıcı olmayan bir topluluktu. Bizans'ın en zayıfladığı son yıllarda
çok kısa bir süre için bu kaleyi de ele geçirmiş olabilirler. Fakat
kalenin esas yapımı Bizans işidir.
Kalenin en yukarı kısmında,
heybetli yarım yuvarlak iki burcun arasında, arkadaki araziye açılan bir
kapısı vardır. Bu burçların dışarı bakan yüzlerinde işlenmiş salip ve
bunun kolları arasında grek yazısı ile Hz. İsa'nın sıfatını ve adını
belirten harfler görülür. Aynı girişin iç tarafında ise, yine mermer
üzerine işlenmiş bir levha üzerinde takım grek harfleri vardır ki,
bunlar ''despot Manuel'in unvan ve adını monogram halindeki harflerle
belirtmektedir.
Türk ile
Anadolu Kavağı’nın
boğaza nazır tepesinde bulunan Yoros Kalesi, tarihi ve turistik açıdan
İstanbul’un en önemli miraslarından biridir.Yoros Kalesi yada Ceneviz
Kalesi olarak adlandırılan kale yaklaşık 500 metre uzunluğunda ve 60-130
metre genişliğinde bir alana kurulmuştur.. Yoros Kalesi'nin adını,
Yunanca'da dağ, tepe anlamına gelen "oros" kelimesinden almış
olabileceği düşünülür. Ancak bu adın "kutsal yer" anlamına gelen
Hieron'dan geldiği görüşüde oldukça yaygındır.Antik çağ tanrılarından
Zeus'un sıfatı olan "uygun rüzgarlar" anlamına gelen ourios'tan geldiği
de iddia ediliyor.
rleyişi
sırasında kale fethedilmiş ve buraya bir Osmanlı kuvveti yerleşmiştir.
14. yüzyılın başlarında, 1305'te kale, Şile Kalesi ile birlikte
Türklerin eline geçmiş, ancak fazla bir süre elde tutulamamıştır.
1348'den itibaren de, Karadeniz ticaret yolu hakimiyetine sahip bulunan
Cenevizliler buraya hakim olurlar. Fakat 14. yüzyılın sonlarında,
Boğaziçi'nin Anadolu yakasına tamamen hakim olan Osmanlılar tarafından
tekrar fethedilmiştir.
Bilindiği kadarıyla, kalenin içinde yerleşen
garnizon ve Türkler için evler yapıldığı gibi, bir de II. Bayezid
zamanında cami ile hamam inşa edilmiştir. Bugün bunlardan hiçbir iz
yoktur. Kalenin bir duvarının aşağıda boğaz kıyısına kadar indiği
anlaşılıyor. En yukarı kısımda ise, bu bölümü ayıran 3 burçlu bir perde
duvarı vardır.
Ermeni yazar P. Ğ. İnciciyan, 18. yüzyılın sonları,
19. yüzyılın başlarında Yoros Kalesi içinde 25 evlik bir Türk mahallesi
bulunduğunu, ayrıca muhafız olarak bir dizdar idaresinde 20 kişilik bir
müfrezenin de burada kaldığını bildiriyor. Yoros Kalesi, 19. yüzyılda
bir kez daha terk edildi.
Evliya Çelebi ise verdiği bilgilerde kavak kasabasının içinde siyah
renkli olan kalenin Yıldırım Han tarafından fethedildiği, Fatih Sultan
Mehmed tarafından tamir edilip içine asker konduğu, çevresinin 200 adım
ve dört bir yanının kestane ormanı kaplı olduğundan söz ediliyor.
Sarıyer'in tam karşı kıyısında bulunan kale sunduğu muhteşem Karadeniz ve Boğaz manzarasıyla ziyaretçilerini adeta büyülüyor.
Doğudan batıya, 500 metre kadar bir
uzunluğu olan Yoros Kalesi, Karadeniz'e paralel olarak araziye yerleşir.
Kalenin genişliği 60 - 130 metre arasında değişir. Bu tahkimat, Boğaz
tarafında olanı daha alçak iki tepenin üstünü kaplar. Kalenin en güçlü
kısmı, yüksek tepenin, doğuya, yani Anadolu'ya bakan tarafıdır. Bu da
Yoros Kalesi'nin, Boğaz girişini kontrol etmek kadar, kara tarafından
gelecek bir tehlikeyi karşılamak üzere düşünüldüğünü gösteriyor.